Yayın Tarihi | 2017-07-20 |
ISBN | 6059539425 |
Baskı Sayısı | 1. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 368 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
Boyut | 13.5 x 21 cm |
Adı Nihan
Bir romancı, sancılı yazma sürecinde sayfa sayfa oluşturduğu kurgusal dünyanın içinde kaybolur bazen. O mudur kurguyu oluşturan, ayrıntıları birbirine ekleye ekleye yaşanır kıldığı kişiler mi? Belirsizleşir.
Gülistan Sinanoğlu, romanlarındaki kişilerle yaşayan bir yazar. Onlarla birlikte soluk alıp veren, onların kaygılarına ortak olan, acılarını yüreğinde duyan bir yazar. Öyle ki, kurgusal dünyasında yaşam verdiği roman kişisinin ölümünde ardından ağlayacak kadar…
Böyle olduğundandır ki, sahici bir dünyanın içine çekiyor okurlarını.
Onun romanlarını okurken, siz de o anlatılanların bir parçası oluveriyorsunuz.
Kayıp Yıllar” ve “Panik Atak Gölgesinde” adlı kitaplarından tanıdğımız yazar, yeni romanında, psikiyatri uzmanı Doktor Kudret’in ve hastalarının dünyasına götürüyor bizi. Romanda anlatılan kişiler aracılığıyla kendi kaygılarımızla yüzleşiyor, onları tanıma ve onlarla baş etmenin yollarını, yaşantısal akış içinde öğreniyoruz. Hayatımızın “kör noktaları”nı gösteriyor. Onların yaşam serüvenimizdeki önemini…
Romancı, mutlu yaşamanın gizlerini vermek istiyor sanki bize. Böyle ama, daha romanın başında söylediği gibi, “Ne var ki mutluluk üzerine yazılmış hikâyeler kimselerin ilgisini çekmiyor.” Belki bu yüzden Nihan’ın dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor okuyanları… Yetiştirme yurdunda büyümüş, annesini babasını hiç tanımamış, adını kimin koyduğunu bile bilmeyen Nihan’ın hüzünlü serüvenine ortak ediyor… Onun hüznüyle kardeş kılıyor yüreğimizi… M. Mahzun Doğan
Yayın Tarihi | 2016-02-02 |
ISBN | 6059258333 |
Baskı Sayısı | 1. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 336 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
Boyut | 13.5 x 21.5 cm |
Panik Atak Gölgesinde
Ruhların da röntgeni çekilebilir aslında. Psikoloji bilimi diyorlar buna. Yatırıyorlar ruhunu masaya. İçinde neler var, geçmişte neler yaşamış? Bunların hangisi geçip gitmiş, hangisi şark çıbanı gibi asla geçmeyecek hasarlar bırakmış? Hangileri güzel izler bırakmış? Ölürken hangilerini beraberinde götüreceksin? Hangilerini götürüp uzak sandığın köşelere bırakmışsın, Oysa onlar içinin köşelerindeymiş hâlâ… Üstelik başköşelerde, sen farkında olmasan da…”
“Yaşamak deyip de geçme Kolay değildir aslında Onca şeye göğüs germektense Çekip gitmek daha kolay gelebilir insana…”
Yayın Tarihi | 2014-07-21 |
ISBN | 6059016087 |
Baskı Sayısı | 1. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 256 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
Boyut | 13.5 x 21.5 cm |
Kayıp Yıllar
“Hayat, iç burkan bir şeye dönüşüyordu bazen, insanın ağzında acı bir tat bırakan, sorular sorduran bir şeye; bu kadar çabuk öleceksek neden yaşıyoruz, neden hiç ölmeyecekmiş gibi çabalıyoruz, neden iyi ilişkiler kurmaya özen gösteriyoruz ölesiye, neden bu kadar çok sevip seviliyoruz?”
“Kalabalık caddelerde yürürken insanları izliyordum. Yürüyüş yapıyor, ayaküstü bir şeyler yiyip içiyordu insanlar, ben ölüyordum; çocuklarını parklara götürüyorlardı, ben ölüyordum; nefes alıyordu insanlar, ben ölüyordum; doğum günü pastaları eşliğinde yeni yaşlara giriyorlardı, ben ölüyordum; her gün doğumuyla birlikte yeni umutlar taşıyarak yeni günlere başlıyordu insanlar, ben ölüyordum…”
“Dolunayla aydınlanmış bahçede oturuyorduk. Masaya özenle yerleştirdiği mumları yakmaya çalışırken onu izliyordum. Yirmi yıl önce yaşamış olmalıydık bunları, oysa biz birbirimize sevgi sözleri bile fısıldayamamıştık. Omuzlarımızda ‘milyonların mutsuzluğunu’ taşıyorduk, bireysel mutlulukları götürüp uzak köşelere bırakmıştık. Bizim mutlu olmamızın yolu halkımızın mutlu olmasından geçiyordu. Şimdi o her mumu özenle yakmaya çalışırken, bir yandan onu izleyip diğer yandan geçmişi düşünüyordum burukluk, hayal kırıklığı arasında bir yerde…”
“Yarım kalmıştık biz; yarım kalmış iki insan olarak hayatımıza devam ediyorduk. Belki de hiç tamamlanmayacaktık…”
Yayın Tarihi | 2013-03-01 |
ISBN | 6055295431 |
Baskı Sayısı | 1. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 230 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
Boyut | 13.5 x 19.5 cm |
Gönderilmiş Mektuplar
“Panik atak geçiriyorsunuz”, dedi doktor. Ben, panik atağın ne olduğunu bile bilmiyordum. Ya da şöyle diyeyim: Panik atak geçiren insanların panik halinde olup kriz geçirir gibi göründüğünü düşünüyordum. Oysa öyle değilmiş. İnsan kendini derin bir dehşet duygusu içinde bulur, ölüyorum zannedebilirmiş. Kalbinden bütün vücuduna doğru bir sıcaklık yayılır ve kalp atışlarını sadece kalbinde değil tüm vücudunda hissedermiş. Elleri titrer, nabzı hızlanırmış. Ama bunlar görünüşüne pek yansımazmış.
“Böyle hüküm buyurmuşlar Tanrı’lar divanında”, diye söylerken Mazlum Çimen, kendime uzaktan baktım birden. Küçük bir kadın… Küçücük ve çaresiz gördüm kendimi, daha doğrusu hissettim. “Çapçaresiz” diye bir kelime yok sanıyorum ama olsaydı çok yakışacaktı.
Hayatın kaç yüzü var? Kaçını gördüm şimdiye kadar ve daha kaçını göreceğim? Bu yüzünü daha önce gördüm de unuttum mu yoksa ilk kez mi görüyorum? İlk kez görüyorsam eğer, unutacak mıyım?
Ruhların da röntgeni çekilebilir aslında. Psikoloji bilimi diyorlar buna. Yatırıyorlar ruhunu masaya. İçinde neler var, geçmişte neler yaşamış? Bunların hangisi geçip gitmiş, hangisi şark çıbanı gibi asla geçmeyecek hasarlar bırakmış? Hangileri güzel izler bırakmış? Ölürken hangilerini beraberinde götüreceksin? Hangilerini götürüp uzak sandığın köşelere bırakmışsın, oysa onlar içinin köşelerindeymiş hala… Üstelik başköşelerde, sen farkında olmasan da…